Yapay zekâ (AI), 1950'lerden bu yana bilim kurgu olmaktan çıkıp günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline geldi. Sesli asistanlardan otomatik çevirilere, sağlık analizlerinden yapay zeka sanatına kadar birçok alanda karşımıza çıkıyor. Ancak yapay zekânın gelişimi artık sadece görev odaklı değil, karar verme ve öğrenme yetilerini de kapsıyor.
GPT-4, Gemini, Claude gibi modeller dil anlamada insanları zorlamaya başladı. Peki bu, yapay zekânın insan zekâsını geçeceği anlamına mı geliyor?
Uzmanlara göre bu mümkün, ama aynı zamanda karmaşık bir etik ve felsefi tartışmayı da beraberinde getiriyor. Çünkü insan zekâsı sadece bilgi işlemekle değil; duygu, sezgi, bilinç ve ahlak gibi soyut niteliklerle de tanımlanıyor.
Gelecekte "Süper Zekâ" adı verilen bir yapay zekâ türü; kendi yazılımını geliştiren, kararlarında bağımsız olan ve hatta insanlığı yönlendiren bir yapıya bürünebilir. Ancak bu gelişimin kontrolsüz olması, büyük riskleri de beraberinde getiriyor.
Şu an kritik sorularla karşı karşıyayız: Yapay zekâyı kim denetleyecek? Ne kadar özgür olacak? İnsanlık bu yeni zeka formuyla nasıl bir denge kuracak?
Yapay zekâ, bir araç mı kalacak yoksa bilinçli bir varlık mı olacak? Cevaplar zamanla netleşecek, ama bu süreçte teknolojiyi anlamak ve etik sınırları belirlemek hepimizin görevi olacak.